Haberler

Anasayfa

Haberler

"Katılım Finans Ve Diplomasi: Türkiye’nin Bölgesel Ve Küresel Rolü"

By Fatma Çınar


Küresel finansal sistem, 2008 krizinin ardından etik, sürdürülebilir ve reel ekonomiye dayalı modeller arayışının hız kazandığı bir döneme girmiştir. Bu süreçte faizsizlik prensibi, risk paylaşımı ve varlığa dayalı yapısıyla katılım finans modeli öne çıkan bir alternatif haline gelmiştir. Günümüzde bu sistem, yalnızca Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde değil, etik yatırım prensiplerini benimseyen uluslararası yatırımcılar için de cazip bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Aktif büyüklükler dikkate alındığında Suudi Arabistan, Malezya ve Birleşik Arap Emirlikleri önde gelen ülkeler arasında yer alırken; Türkiye ise son yıllarda artan kapasitesiyle yükselen bir aktör olarak dikkat çekmektedir.


Türkiye katılım finans sisteminde giderek hacmini büyütürken, Türk dünyasında da artan bir ilgi gözlemlenmektedir. Orta Asya ülkeleri, finansal sistemlerini çeşitlendirme ve sermaye piyasalarını derinleştirme çabaları kapsamında katılım finansı bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Türkiye, tarihsel, kültürel ve dini bağlarının yanı sıra kurumsal bilgi birikimi sayesinde bu ülkeler için önemli bir teknik destek ve modelleme merkezi haline gelmiştir. Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) ve üniversiteler tarafından yürütülen uluslararası sertifika programları, eğitim faaliyetleri ve teknik destek çalışmaları, Türk devletleri ile olan işbirliğini kurumsallaştırmaktadır. Bu işbirlikleri, Türkiye’nin yalnızca ekonomik bir merkez değil, aynı zamanda finans diplomasisi aracılığıyla bölgesel bir hamilik konumuna yükselmesini sağlamaktadır.


Katılım finans diplomasisi, yalnızca piyasa payı ve ürün çeşitliliğine odaklanmayan, aynı zamanda etik değerler, sürdürülebilirlik ve toplumsal faydayı öne çıkaran bir diplomasi biçimidir. Bu yönüyle ekonomik ilişkilerde güven inşa eden, kültürel bağları pekiştiren ve uluslararası işbirliklerine kalıcı bir nitelik kazandıran bir araç olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla katılım finans diplomasisi, Türkiye için sadece ekonomik bir faaliyet değil; küresel düzeyde görünürlüğü artıran, stratejik ortaklıkları çeşitlendiren ve yumuşak güç kapasitesini besleyen bir uluslararası ilişki modeli haline gelmiştir. Türkiye’nin katılım finans diplomasisinde elde ettiği bu konum, yalnızca uluslararası ilişkilerdeki etkinliğiyle değil, aynı zamanda ülke içinde kaydedilen istikrarlı büyüme ve güçlü finansal göstergelerle de desteklenmektedir.


Türkiye’de katılım bankacılığı, bankacılık sistemi içinde giderek daha güçlü bir konuma ulaşmaktadır. 2025 yılı Haziran ayı itibarıyla katılım bankalarının toplam aktifleri 3 trilyon 380 milyar TL’ye yaklaşmış, sektörün bankacılık sistemindeki payı ise %8,5 seviyesine ulaşmıştır. Bu yükseliş, Türkiye’nin küresel katılım finans ekosistemindeki ivmesini açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim ICD–LSEG Islamic Finance Development Report 2024 verilerine göre Türkiye, 2012 yılında 82 ülke arasında 23. sırada yer alırken, 2024 yılına gelindiğinde 136 ülke içinde 10. sıraya yükselmiştir. Bu tablo, Türkiye’nin yalnızca bölgesel değil küresel ölçekte de katılım finansın en dinamik ve yükselen aktörlerinden biri haline geldiğini göstermektedir.


Katılım finans diplomasisi, Türkiye’nin yumuşak güç stratejileri arasında giderek daha merkezi bir konuma yerleşmektedir. Bu diplomasi, yalnızca bankacılık ve finans faaliyetleriyle sınırlı bir alan değil; düzenleyici kurumlar, kamu otoriteleri, yatırımcılar, akademi, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarını kapsayan geniş bir ekosistemin işbirliğine dayanmaktadır. Türkiye’nin bu alandaki başarısı, farklı paydaşların birbirini tamamlayan roller üstlenmesiyle mümkün olmaktadır. Bankalar finansal ürün ve hizmetleri geliştirme sorumluluğunu taşırken; kamu otoriteleri düzenleyici çerçeveyi oluşturmakta, akademi bilgi ve insan kaynağı üretmekte, yatırımcılar ise sermaye akışını sağlayarak sistemin dinamizmine katkıda bulunmaktadır. Bu çok katmanlı ekosistem, katılım finansın yalnızca iç piyasada değil, uluslararası ölçekte de görünürlüğünü artırmaktadır. Özellikle Malezya, Katar ve İngiltere gibi ülkelerle yürütülen ortak projeler, Türkiye’nin diplomatik kapasitesini güçlendirirken, Afrika ve Orta Asya ülkelerine yönelik eğitim, teknik destek ve finansal işbirlikleri Türkiye’yi bölgesel bir merkez haline getirmektedir. Bu açıdan katılım finans diplomasisi, bir yandan Türkiye’nin finansal sektörünü güçlendirirken, diğer yandan da dış politikasına yeni bir etki boyutu kazandırmaktadır.


Sonuç olarak, Türkiye katılım finans alanında geliştirdiği çok boyutlu işbirlikleri ve diplomasi adımlarıyla, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda kültürel ve stratejik bir değer üretmektedir. Bilgi paylaşımı, ortak standartların inşası, eğitim ve düzenleyici deneyimlerin aktarılması gibi alanlarda ortaya koyduğu katkılar, Türkiye’yi bölgesel bir aktörden küresel bir merkeze doğru taşıyan dinamikleri beslemektedir. Katılım finans diplomasisi, bu yönüyle Türkiye’nin yumuşak gücünü pekiştiren, uluslararası alanda güven tesis eden ve geleceğe yönelik vizyonunu güçlendiren bir araç haline gelmiştir. Bu ivmenin sürdürülmesiyle Türkiye, küresel katılım finans ekosisteminde kalıcı ve belirleyici bir konum edinmeye doğru ilerlemektedir.


Fatma Çınar, Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin (TKBB) genel sekreter yardımcısıdır. Kendisiyle fatmacinar@tkbb.org.tr adresinden iletişime geçilebilir.


Bu makale ilk olarak 17 Eylül 2025 tarihli IFN Cilt 22 Sayı 38'de yayınlanmıştır.