Haberler

Anasayfa

Haberler

Katılım Finansta Yeni Ufuklar: Sürdürülebilir ve Dijital Bir Gelecek

Katılım finans, yalnızca finansal kazanç üretmeyi değil, reel ekonomiye doğrudan katkı sağlayarak toplumsal fayda yaratmayı hedefleyen bir yapıya sahiptir. Sermayenin üretken alanlara yönlendirilmesi, riskin paylaşılması ve ekonomik döngünün adil biçimde işlemesi prensipleriyle sistem, finansal istikrara olduğu kadar sosyal dengeye de hizmet etmektedir.


Türkiye’de katılım finansın kurumsallaşması; güçlü regülasyon altyapısı, kamu desteği, sektörün artan kurumsal olgunluğu ve dijitalleşmenin hızlanmasıyla ilerlemektedir. Bu yapısal gelişmelerin etkisiyle sektör 2025 yılında güçlü bir performans sergilemiştir. 2025 yılı Eylül ayı itibarıyla katılım bankalarının aktif büyüklüğü yıl sonuna göre %45 artışla 3 trilyon 864 milyar TL’ye ulaşmış, genel bankacılık sektörü içindeki payı %8,9 seviyesinde seyretmiştir. Katılım bankalarının sektördeki ağırlığı her geçen yıl artarken, 2025 yılı itibarıyla çift haneli büyüme oranına ulaşılmış, pazar payının da kısa vadede çift haneli seviyelere yükselmesi beklenmektedir.


2025’e Bir Bakış: İstikrarlı Büyüme ve Dönüşüm Yılı


2025 yılı, katılım finans sektörünün ölçek ve etkinlik bakımından öngörülerin ötesinde bir performans sergilediği bir dönem olmuştur. Türkiye Katılım Bankacılığı Strateji Belgesi (2015–2025) kapsamında 2025 yılı için belirlenen 1,77 trilyon TL aktif büyüklük hedefi, eylül ayı itibarıyla 3,8 trilyon TL’ye ulaşarak hedefin oldukça üzerinde gerçekleşmiştir. Kasım ayı itibarıyla faaliyet gösteren 10 katılım bankası, faizsiz finans ilkeleri doğrultusunda hizmet sunmaktadır. 2025 yılı Eylül ayı verilerine göre, katılım bankalarının toplanan fonlar 2 trilyon 514 milyar TL, kullandırılan fonlar 1 trilyon 987 milyar TL olarak kaydedilmiştir. Karlılıkta da güçlü bir ivme yakalanmış; net kâr %32,6 artarak 59 milyar TL’ye ulaşmıştır. Katılım finans sektörü, KOBİ finansmanında ve dijital dönüşüm alanında da önemli bir ilerleme kaydetmiştir. 666 milyar TL tutarında KOBİ kredisi kullandıran katılım bankaları, bu alanda bankacılık sektörü genelinde %12’lik bir paya ulaşmıştır. Toplam kullandırımlar içindeki %34’lik KOBİ oranı, genel bankacılık sisteminde ise %25 seviyelerinde seyretmektedir. Bu tablo, katılım finansın reel ekonomiye ve üretim odaklı büyümeye katkısının güçlendiğini ortaya koymaktadır.

Bu dönemde dijitalleşme, sektörün stratejik öncelikleri arasında ilk sıralarda yer almıştır. Dijital katılım bankacılığı uygulamalarıyla birlikte müşteri tabanı genişlemiş; açık bankacılık, yapay zekâ destekli altyapılar ve veri analitiği kullanımı, müşteri deneyimini kişiselleştiren yeni bir anlayışın temelini oluşturmuştur. 2020’de 3,2 milyon olan aktif dijital müşteri sayısı, 2024 sonunda 6,2 milyona yükselmiş ve katılım bankacılığının ulaşılabilirliğinde katkı sağlamıştır. Dijital kanallar üzerinden yaklaşık 130 milyon işlem gerçekleşmiş; bu artışta 2024 yılında faaliyete geçen iki dijital katılım bankası da etkili olmuştur. Katılım bankaları, yapay zekâ tabanlı kredi değerlendirme sistemleri, dijital sukuk platformları ve otomatik risk izleme araçlarıyla operasyonel verimliliğini artırmış; dijitalleşme sayesinde finansal kapsayıcılığı güçlendirerek daha geniş kitlelerin sisteme erişimini sağlamıştır. Katılım finans ekosisteminin genişlemesine katkı sağlayan bir diğer önemli gelişme, tamamen dijital altyapıyla hizmet veren Adil Katılım Bankası’nın faaliyete geçmesidir. Böylece Türkiye’deki katılım bankası sayısı 10’a, dijital katılım bankası sayısı ise 3’e yükselmiştir. 


Sektördeki bu güçlü büyüme, yalnızca finansal göstergelerle sınırlı kalmamış; yapısal dönüşümleri de beraberinde getirmiştir. BDDK tarafından yayımlanan “Bankaların Yeşil Varlık Oranı Hesaplaması Hakkında Tebliğ”, çevresel yatırımların ölçülmesini ve raporlanmasını mümkün kılarak, etik finans ilkeleriyle uyumlu çevreye duyarlı finansman modellerinin güçlenmesine katkı sağlamıştır. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS 1 ve TSRS 2) ise finansal raporlama alanında yeni bir dönemi başlatmıştır. Bu standartlar, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) göstergelerinin açıklanmasına dair ilkeleri belirlemiş, kurumların şeffaflık ve sürdürülebilirlik performansını güçlendirmiştir.

Sektörde ürün çeşitliliği, standartlaşma ve yönetişim alanlarında yaşanan ilerlemeler, 2025 yılına damgasını vurmuştur. TKBB Strateji Belgesi doğrultusunda, hizmet kalitesini artırma ve ürün çeşitliliğini geliştirme yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bu kapsamda Türk Eximbank, BDDK’nın düzenlemeleriyle birlikte faizsiz bankacılık ürünleri geliştirme çalışmalarını hızlandırmıştır. Banka bünyesinde kurulan Faizsiz Bankacılık Danışma Komitesi ve uygulamaya alınan Katılım Esaslı İhracat Alacak Sigortası, ihracatçılara faizsiz finans ilkelerine uygun yeni bir güvence mekanizması sunmuş; yurt dışı alacakların ticari ve politik risklere karşı korunmasını sağlayarak faizsiz ihracat finansmanının gelişimine katkıda bulunmuştur.

Bu gelişmeler, 2025 yılı itibarıyla katılım finans ekosisteminin yalnızca büyüklük bakımından değil, kurumsal derinlik ve sürdürülebilirlik odağı açısından da olgunluk kazandığını göstermektedir.


Eğitim, Kapasite Geliştirme ve Uluslararası İşbirlikleri 


2025 yılı, katılım finans sektöründe finansal büyümenin yanı sıra bilgi paylaşımı, insan kaynağı gelişimi ve uluslararası işbirliklerinin güçlendiği bir dönem olmuştur. TKBB, yürüttüğü eğitim programları ve stratejik ortaklıklarla sektörde bilgi temelli dönüşüme öncülük etmiştir.

İngiltere, Azerbaycan, Malezya, Pakistan ve Kırgızistan gibi ülkelerdeki banka birlikleri ve düzenleyici kurumlarla imzalanan işbirliği anlaşmaları, bilgi paylaşımını artırmış; Türkiye’nin katılım finans alanındaki birikimini uluslararası platformlara taşımıştır. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde kurulan Banka Birlikleri Konseyi çalışmalarına aktif katılım sağlanmış; TKBB ve TBB işbirliğiyle, üye ülkelere yönelik katılım finans, sürdürülebilir bankacılık ve düzenleyici çerçeve eğitimleri düzenlenmiştir. 

TKBB, sektörde nitelikli insan kaynağının gelişimi için katılım finans ilkeleri, sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm, hazine ve risk yönetimi temalarında çeşitli eğitim ve sertifika programları yürütmüştür. Bu faaliyetler, sektörün geleceğini şekillendiren bilgi odaklı, yenilikçi ve sürdürülebilir büyüme anlayışının kurumsallaşmasını sağlamıştır.


2026’ya Bakış: Dengeli, Sürdürülebilir ve Teknolojik Bir Gelecek


Katılım finans sektörü, 2026 yılına dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme rotasında girmektedir. Sektörün öncelikleri; dijitalleşme, sürdürülebilirlik, toplumsal etki, KOBİ finansmanı ve nitelikli insan kaynağı temelleri üzerinde şekillenmektedir. 2025 yılı boyunca güçlenen yapılar, yenilikçi ürünler, üretim odaklı finansman modelleri ve insan merkezli yaklaşımlar, 2026’nın istikrarlı gelişimi için sağlam bir temel oluşturmuştur. Katılım bankaları, çevresel ve sosyal sorumluluk ilkeleriyle uyumlu finansman modellerini daha da derinleştirmeyi hedeflemektedir. Yeşil varlık oranı uygulamaları, çevre dostu yatırımların ölçülebilirliğini artırırken; sürdürülebilir finans yaklaşımı, düşük karbon ekonomisine geçişi destekleyen projelere yön vermektedir.

Dijitalleşme, hizmet modelinin dönüşümünde belirleyici olmaya devam edecektir. Yapay zekâ destekli süreçler, açık bankacılık ekosisteminin olgunlaşması ve kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi, 2026’da rekabet gücünü şekillendiren temel unsurlar olacaktır. Türkiye, bu dönemde katılım finansı yalnızca ulusal değil, bölgesel ölçekte de etkin bir model haline getirmeyi amaçlamaktadır. İstanbul Finans Merkezi, bu vizyonun merkezinde yer alan küresel bir buluşma noktası olarak öne çıkmaktadır. Sektörün sürdürülebilir büyümesinde nitelikli insan kaynağının güçlendirilmesi kritik öneme sahiptir. Dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve etik finans ilkelerini benimseyen uzman bir iş gücü, sektörün uluslararası rekabet gücünü artıracaktır. TKBB’nin eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları, bu vizyon doğrultusunda katılım finansın bilgi temelli dönüşümünü desteklemeyi sürdürecektir.


2026 yılı, katılım finansın yalnızca büyüdüğü değil; aynı zamanda kurumsal derinlik kazandığı, teknolojik olgunluğa ulaştığı ve insan kaynağı kapasitesini güçlendirdiği bir dönem olacaktır. Sektör, etik ilkelerden ödün vermeden yenilikçi ve kapsayıcı bir finansal geleceğin mimarı olma yolunda ilerlemektedir.


Bu makale ilk olarak 24 Eylül 2025 tarihinde IFN 2026 Annual Guide'ta yayınlanmıştır.